Okuldayım yine uzun zamandır karalamıyordur. Bundan sonra karalamaya devam etmek istiyorum bakalım belki olur
Okul da güzel günler geçiyor 11 i sınıfındaki bazı öğrenciler dergi çıkarmışlar daha tam olarak okumadım ama güzel bir dergi olmuş zaten o öğrenciler gerçekten yetenekli öğrenciler biz onlara tam manasıyla destek olamıyoruz inşallah gelecekleri çok hoş olur
13 Aralık 2007 Perşembe
5 Ekim 2007 Cuma
14 Mayıs 2007 Pazartesi
ÖMER VE YASİNİN ŞİİRİ
CEKETİMİN DÜĞMESİ
Hocaları sayar
Öğretmene takar
Yakışıklı yapar
Ceketimin düğmesi
Rengi mor çiçeği
Kızların tek dileği
Müdürün en sevdiği
Ceketimin düğmesi
Herkes ona bakıyor
Büyük zevk alıyor
Herkes seni arıyor
Ceketimin düğmesi
NERDESİN
AYAKKABIMIN ŞEKLİ
Ayakkabıyı topluyor
Yolda yürütüyor
Kızlara baktırıyor
Ayakkabımın şekli
Siyah rengiyle
Kösele gidişiyle
"Tak tak" edişiyle
Ayakkabımın şekli
Bazen kayıyor
el kol kırıyor
hastanelik ediyor
Ayakkabımın şekli
25 Nisan 2007 Çarşamba
Bir şiir
zaman bu
zaman
nede olsa bu hayat
zaman ve hayat
karışık duygular
zamanla yok olurya
işte öyle zaman
zaman zaman
ben dünyalara değişmediğim değerlerimi
zaman zaman
yok oldu değerler bende
ben varlık ile yoklukta
zaman zaman kayboldum
aradım bir ben
benden içeru
zaman zaman aldandım
kimi zaman utandım
aklımda sorulara takılı kaldım
işte zaman bu yok eder sanki herşeyi
aklımdakileri bile
ve kimse güç yetiremez
zamanın dişlilerine
aciz insandır zamana meydan okuyan
ve zamandır ona dersini veren
bir sen bir ben birde o
zamanla anladık neler olduğunu
bir gün geldi zaman durdu sandık
yanımıştık yine zamana karşı
yenilmiş gibi
yıkılmış gibi
ve zamandır herşeyi anlatan
okumaya yazmaya bahneye sebeb
ne oldu bilmiyordum
küçüktüm
zamanın girdabında annemi kaybetmiştim
kimseler anlamadı
bende
hoş
anlatamadım ya derdimi
kendi kendime mırıldandım
büyümüştüm zamanla
ve yiğitlik hesaplarım tutmadı
korkaklık mı ne demeden
kaybolup gitmek vardı
ben kaybolmayı seçtim
25/04/07 tevfik ileri ihl öğretmenler odası saat:1724
zaman
nede olsa bu hayat
zaman ve hayat
karışık duygular
zamanla yok olurya
işte öyle zaman
zaman zaman
ben dünyalara değişmediğim değerlerimi
zaman zaman
yok oldu değerler bende
ben varlık ile yoklukta
zaman zaman kayboldum
aradım bir ben
benden içeru
zaman zaman aldandım
kimi zaman utandım
aklımda sorulara takılı kaldım
işte zaman bu yok eder sanki herşeyi
aklımdakileri bile
ve kimse güç yetiremez
zamanın dişlilerine
aciz insandır zamana meydan okuyan
ve zamandır ona dersini veren
bir sen bir ben birde o
zamanla anladık neler olduğunu
bir gün geldi zaman durdu sandık
yanımıştık yine zamana karşı
yenilmiş gibi
yıkılmış gibi
ve zamandır herşeyi anlatan
okumaya yazmaya bahneye sebeb
ne oldu bilmiyordum
küçüktüm
zamanın girdabında annemi kaybetmiştim
kimseler anlamadı
bende
hoş
anlatamadım ya derdimi
kendi kendime mırıldandım
büyümüştüm zamanla
ve yiğitlik hesaplarım tutmadı
korkaklık mı ne demeden
kaybolup gitmek vardı
ben kaybolmayı seçtim
25/04/07 tevfik ileri ihl öğretmenler odası saat:1724
18 Nisan 2007 Çarşamba
HACERİN YAZISI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİMYa Resulallah,Bu mektubu okuyacaksın değil mi? Bu inançla yazıyorum ben. Ümmetinde bu günahkârı bahtiyar edeceksin değil mi? Sinelerimiz sana hasret. İçimiz kavruluyor. Açıp baksalar her yanımız delik deşik. Biz bu hasrete daha ne kadar dayanacağız. İmtihanımız çok zor Ya Resulallah. Her yanımız günah. Ben ki bu ortamda bunlara batmadan yaşayabilen nadir insanlardan değilim. İçim riya dolu. Hissediyorum. Bal pekmez yer gibi günah işliyorum. Dinimde her dakika taviz veriyorum. Ben nasıl bakacağım senin yüzüne? Nasıl?..Bugün yanımda olsan. Bir kere girsen hayatıma. Bir kere elimden tutup ışığa çeksen… Çok şey mi istiyorum Ya Resulallah? Şeytan en modern silahlarını kullanıyor günümüzde. Şeytan altın devrini yaşıyor. Hz. Âdem’e elmayı yedirirken ki vahşiliği yok. 10 katı, 1000 katı, hatta belki daha vahşi… Bize ne elmalar yediriyor Ya Resulallah. Tertemiz kalabilmek o kadar zor ki.Pis Yahudi Müslüman kadının tesettürüne el uzatınca şehit olan Müslümanlar yok artık. Pısırıklaşıyoruz, sineye çekiyoruz. Olana hemen rıza gösterip dediklerini yapıyoruz. Ve en çok örtümüzden taviz veriyoruz.Bazen maneviyatım bugün müthiş diyorsun. Kalbin Allah aşkıyla çarpıyor. Etraf o kadar bozuk ki bir lâf, bir görüntü berbat etmeye yetiyor o iç huzurunu. Sokaklar günah kaynıyor. Senin zamanında öyle miydi Ya Resulallah? Sen vardın her şeyden önce. Olmazdı ki öyle şeyler. Olamazdı…Her şeyimiz maskeli belki ama sana sevgimiz samimi. Sen öyle hoşgörülüsün öyle insancıl öyle mütevazısin ki. Bir sevgiliye kendini böylesine yakın hissedebilmek. Ona ta derinden “Anam babam sana feda olsun” diyebilmek, onun için geceler boyu gözyaşı döküpte o gözyaşlarının mutlak ve hakikî karşılıklarının olacağını bilmek kaç aşığa nasip olur ki? Kaç sevgili aşığıyla kendi arasın duvarlar çekmez? Ve yine kaç tane sevgili aşığının gözünün yaşını siler? Bunlar olmayacak şeylerdir di mi? Ama sen oldurursun. Sen gözyaşlarımızı siler, duvarları yıkarsın. Bize ne kadar kızsan da bize en yakın gene sen olursun. Yürek yangınlarımızı bir sen söndürürsün. İçli yakarışlarımızı bir sen işitirsin.Kalemim bugün pek şereflendi Ya Resulallah. İsterim ki evimde şereflensin. Bu çağda değerini yitirmeyen elmaslar gibi olan ve sana daha layık olan diğer kardeşlerim gibi ben de seni çağırıyorum. GEL… Ve benim için dua et Rabbi’ ne. Beni her türlü manevi kalp hastalıklarından korusun.Bu kutlu doğumda bizi de ziyaret et. Bize de uğra ve gözyaşlarımızı sil.Seni hasretle bekleyen bir günahkâr… HACER
İLYASIN YAZISI
NUR YÜZLÜM,Bu mektubu yazarken insan senin yanında olamadığı için o kadar üzülüyor ki sultanım. Allah(c.c.) “ sen olmasan bu dünyayı yaratmazdım” demiş. Senin adını kendi adının yanına koymuş. Bu aşk değilde nedir. İli cihan sultanının savaşta dişleri kırılıyor, orası burası yaralanıyor, bunlar ne biçim insan sultanım. Allah’ın elçisi itilip kakılıyor, küçük düşürülüyor sultanım. O zaman ki insanlar değerini bilemedi. Ne mutlu o cemalini gören, elini tutup yüzünü öpen insanlara ki denin şefaatin altındalar. Ya biz ne yapalım sultanım. Bir yandan Allah’ın bir yandan senin hasretin içimizi kavuruyor.Senin değerin bilinmedi. O insanlar seni hak etmedi sultanım. Biz bugünkü Müslümanlık seni hak ediyoruz ama sen yoksun. Yukarıdan sende bizim hâlimize üzülüyorsun.Ey sultanım seni itip kakan, üzen insanlara buradan lanet ediyorum. O Ebu Cehil, o Ebu Leheb işte onlar dinsizlerin başı.Ey sevgili peygamberim, ben senin adını duyunca ürküyorum. İçim sevinçle doluyor. Sen ki bir parmağın ayı yarıyor. Sen ki tükürüğüm şifa veriyor. Nasıl üzüyorlar seni peygamberim. Senin elini tutmayı, o mübarek mührünü öpmeyi o kadar isterdim ki. O iki milyar yıl içerisinden –sadece- o en güzel altmış üç yıl olan senin zamanında yaşamayı isterdim. Şimdi belki gözlerim doluyor. Belki ağlıyorum ama asla üzülmüyorum. Çünkü sana kavuşacağımı elbet kavuşacağımı çok iyi BİLİYORUM.Son peygamber Hz. Muhammed’eİLYAS
RABİANIN YAZISI
Efendimiz,Biliyorum sana lâyık bir ümmet ferdi değilim!Fakat sen yine de o mahşer gününde, kimsenin kimseyi görmediği o mahşer gününde “ümmeti ümmeti” diye haykıracak, yine bizlerden zor duruma düşene üzülecek, iyi durumda olana sevineceksin!Sen ki bütün peygamberlerin, bütün ümmetinin mahşer gününde medet umacağı kişisin, Muhammed-ül Eminsin!Âlemlere rahmet olarak gönderilen en yüce Peygambersin! Sana sevgim şu kâğıdın beyazlığı kadar saf ve temizdir. Senin için bir ömür yazsam, senin için bir ömür ağlasam yetmez, yetinmem.Sen cansın, canansın! Yarsın!Hiçbir beşerî aşk senin aşkının üzerinde olamaz!Ey Allah’ın Resulü Efendimiz; seni öyle çok seviyorum ki, sen o kadar çok merak ediyorum ki ama biliyorum seni görmeye lâyık değilim!Ben ki yeri geliyor senin bir sünnetini bile yapmaktan acizim, ben ki bu dünyada müşriklerin sana karşı yaptığı hakaretleri engelleyemiyorum.Affet beni Ya Resulallah,Ama biliyorum ki sen öyle hoşgörülüsün ki beni bunlara rağmen kapından kovmayacaksın!Rabbimin izniyle seni görmek istiyorum Efendim. Seni o kadar seviyorum ki Rabbim seni bizim gözümüzde, inanan ya da inanmayan hiç fark etmez herkesin gözünde daha da yüceltsin!Sana bütün saygımı ve sevgimi sunuyorum Efendim…RABİA
DURMUŞUN YAZISI
PEYGAMBERİM,Sevgili Peygamberim, kalbimde seni yerini, sana olan sevgimi anlatamam ama insan sevdiğini sevdiğine söylemezse olur mu? Sana olan sevgimi nasıl anlatayım. Benim seni sevdiğimi bilmeni ne kadar çok isterdim, beni tanımanı, beni de senin sevmeni. Bir bilseydin sana olan sevgimi, bir bilseydim senin de beni nasıl sevdiğini.Senin sevgini kazanabilmek için ne yapabilirim Ya Resulallah. Kendimi o kadar dünya işlerine kaptırmışım ki ben bile ne yaptığımın farkında değilim. Sanki sonbaharda bir ağaçta kalmış son bir yaprak gibi kendimi yalnız hissediyorum. Ve rüzgâr beni almış koparmış, uçuyorum bilmediğim yerlere. Rüzgârın eline esir olmuşçasına dünyanın zevklerine esir olmuşçasına rüzgârla uçuyorum. Sonra bir nur denizine düşüyorum. O Sensin Ya Resulallah. Seni buldum ya Ya Resulallah, rüzgâr beni uçurmasın. O nur denizinde boğulayım. Senin nurunla ben de nurlanayım Beni yanından ayırma Ya Resul, beni bırakma. Beni rüzgâra bir daha verme. Seni yanındayken bütün kötülüklerden uzak olurum. Senin yanında olmak, sana kavuşmak, senin de beni sevdiğini bilmek. Başka ne isterim ki. Bütün insanlar senin sevginle yanarken seninde beni sevdiğini bilmek…Allah’ım bize peygamberimizin ahlâkıyla yaşamak nasip et. Peygamberimizin sevgisine lâyık olalım. Bu dünyada sana hasret yaşıyoruz Ya Resulallah. Bu dünyada görmedik nur yüzünü, olmadık yanında, savaşmadık da şehit bile olamadık senin yolunda… Bu aciz ümmetini ne olur sev Ya RESULALLAH! DURMUŞ
NURDANIN YAZISI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİMSelamun aleyküm (Allah’ın rahmeti ve bereketi senin ve büyün inananların üzerine olsun)Ya Resulallah; şu an içimde tarif edilemez bir mutluluk var. Sanki seninle yüz yüze konuşuyoruz. Seni her zaman hatırlıyoruz. Ama bu bambaşka bir duygu, anlatamıyorum. Seni görmeyi ne kadar çok isterdim bilemezsin. Senin dizinin dibinde oturup ağlamayı, konuşmayı… Daha birçok şey yapmayı, ne kadar çok isterdim.Ya Resulallah öyle kötü bir dönemde yaşıyoruz ki. Artık müslüman, tam bir müslüman değil. Kâfirler, münafıklar, müşrikler çoğaldı. İnşaallah Allah yolundan ayrılmayız.Elhamdülillah, Allah’a hamd etmek geldi içimden. Hâlime şükredeyim dedim. Dedim ya kötü bir dönemde yaşıyoruz. Allah’a hamd ediyorum, öteki müslümanlar gibi değiliz. Müslüman sandıklarımız gibi değiliz.Elhamdülillah namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum. Allah’ın yolunda gidiyorum.İşte içimdeki duygu bu. Hem içinde yaşadığım toplum yüzünden üzülüyorum. Hem de Müslümanım diye seviniyorum. Ey Allah’ın Resulü biz ne yapacağız.Bizi zorla günaha sürüklüyorlar. Allah’ın emirlerine karşı çıkmamızı istiyorlar. Elhamdülillah şu ana kadar bilerek Allah’a karşı gelecek bir şey yapmadım. Yaptığım her şeye dikkat etmeye çalışıyorum.Resulallah bizim namusumuzu, iffetimizi, haysiyetimizi satmamızı istiyorlar. Bizden örtümüzü çıkarmamızı istiyorlar. Allah rızası için, bu örtü için savaşmayı ne kadar çok isterdim, bilemezsin. Allah yolunda ölmeyi istiyorum.Senin dönemindeki gibi değil artık, Kızlar, kadınlar, üstündekileri çıkarınca bir şey yok; bizler başımıza örtümüzü alınca çooook şey var. Bu nedir anlayamadım.Ya Resulallah! Şimdi herkes bir âlem. Allah’ın razı olduğu hiçbir şey yapılmıyor. Yapılsa bile çok az. Ama Allah’ın karşı çıktığı çoğu şey yapılıyor. Allah bizleri sınıyor, imtihandan geçiriyor. Belki bizim iman derecemizi ölçüyor.Resulallah sana daha öyle şeyler yazmak isterdim ki. İçimden öyle çok şey geçiyor ki. Şu an öyle bir duygu yoğunluğu geçiriyorum ki. Ama bunu kâğıda dökmek imkânsız. Dökebildiğim kadarıyla döktüm.Allah bizleri kendi yolundan ayırmasın.Allah bizleri Muhammed ümmetine lâyık bir ümmet eylesin.Allah bizden razı olsun inşaallah.Allah ahirette mutluluklar versin.Allah’ın selamı senin, âlinin, ashabının ve bütün inananların üzerine olsun. Allah senden ve tüm Müslümanlardan razı olsun.Bütün gayesi Allah’a ve Resulü’ne kavuşmak olan bîçare bir kul NURDAN
HUMEYRANIN YAZISI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİMRabb’im sana sonsuz hamd-ü senalar olsun.Efendimiz(sav)’e. O’nun âline ve ashabına, İbrahim(as)’a ve ailesine ettiğin gibi merhamet et ve İbrahim(as) ve ailesini mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Şüphesiz sen Hamîd’sin, Mecîd’sin.Canım Efendim,Seni bütün ümmetin gibi ben de çok seviyorum. Seni görmeyi, seninle konuşmayı ve en önemlisi sana lâyık bir ümmet olabilmeyi çok istiyorum.Bu gün aldığım bir mail’de sana büyük hakaretler edildiğini öğrendim. Bir sitede -güya- senin resmin çizilmiş, sana hakaretler yağdırılıyordu. Gerçi söylenenler İngilizceydi, anlayamadım ne denildiğini, ama belliydi seni sözleriyle taşladıkları. Bu atılan taşların önüne geçemedik Efendim. Bu yüzden çok üzgünüm, üzgünüz…Rabb’im bizleri bağışla. Bu hakarette bulunanları “el-Kahhar” ism-i şerifin ile kahreyle… Kahreyle… Kahreyle… Bizleri Efendimiz(sav)’e l3ayık ümmetlerden eyle. Allahümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve Alâ Âli Seyyidinâ Muhammed. ÂMİN…HÜMEYRA
ŞEYMANIN YAZISI
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıylaBöyle başlamıştın İran Kisrası’na gönderdiğin davet mektubuna. Sinirlenmişti; nasıl olur da Allah’ın ismi kendi isminden önce gelirdi?(!) Oysa bilmiyordu ki; ondan önce Allah vardı. Allah dilemese o, hiç olmazdı. Kördü; görmüyordu, sağırdı; duymuyordu.Ve şimdi… Nice körler, sağırlar var şu dünyada. Dillerde, sayfalarda, gönüllerde geri planda kalmış “isimleri” bile kıskanır oldular. Yazdılar, çizdiler; yetmedi sövdüler. Zalimlerle başa çıkamaz, onlara güç yetiremez olduk.Dünya! Başımızı döndürmüş, düşüncelerimize hâkim olmuş, dizginleri eline almış. İnsanlar onun esiri olmuş artık. “Baki” olanı unutup ”fani” yi mesken edinmiş kendine. “Fani” olanı sevmiş, istemiş “Baki” olan yerine. Onun kurallarını kural edinmiş; boşlamış dinini, ibadetlerini. Aydınlıkta gözlerini kapatmış birisi ”Doğru yol burası!” diyor. Hâlbuki açsa gözlerini, görecek asıl doğruyu… Ve ona inana insanlar, göz göre göre çıkmaza sürükleniyor.Cahiliyyeyi yaşıyorum adeta! İnsanların fevc fevc yanlışa sürüklendiği, manevi ahlakî değerlerin yok olduğu, gayri meşru işlerin normal karşılandığı ve bütün bunların “cahillik” değil “medeniyet” adı altında toplandığı bir cahiliyyeyi yaşıyorum. Bozuk pusulalarla doğruyu bulmaya çalışan insanlar şaşkın! Onların Kutup Yıldızı’na ihtiyaçları var. Doğruyu gösterecek biri gerek. Sen göstermiştin cahiliyyedekilere doğruyu; bize de bir Nebi gerek; sen gereksin!Sana nasıl seslenmem gerektiğini bilmiyorum. Belki de Bilâl-i Habeşi’den kalma duygular engelliyor söylememi. Söylesem sanki gözlerimden akan yaşa mani olamayacak gibi… Tıpkı onun gibi! Belki de söyleyecek yüzü bulamıyorum kendimde. Değil adını söylemek sana “sen” derken bile içim titriyor.Öyle ihtiyacımız var ki sana; sesine, yüzüne… Bir saniyelik bakışına, ardından gelen tebessümüne. Bu hayâsız zulüm karşısında teselline. Kurtlar sofrasında kuzu oldu inananlar! Yeri geldi gerici oldu; yeri geldi örümcek kafalı! Bazen ilminden oldu dini uğrunda, bazen işinden… Bazen ise pes etti, boyun eğdi zulümlere, baskılara. Taviz verdi dininden. Biz biliyoruz ki sen bile nice eziyetler gördün, ama pes etmedin. Ve yine biliyoruz ki “kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır”Ve son olarak;“Ahirette bana en yakınınız, bana en çok salâvat getireninizdir” demiştin. Salât ve selam sana, hamd seni bize, selam sana ulaştırana olsun…(ÂMİN)ŞEYMA
HATİCENİN YAZISI
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,Nasıl başlasam bilemiyorum. Peygamber Efendimiz’e mektup yazmak ha! O nerede ben nerede!.. Utandırma Allah’ım! Utandırma Rabb’im. Yardım et bana. Ben Efendimiz’e yazıyorum çünkü.Ey Allah’ın Resulü! Ey başlarımızın tacı, dertlerimizin devası, gönüllerimizin ilacı! Sana yazıyorum Efendim! Mektubuma başlamadan sana olan sonsuz hasretimi iletiyorum ve herhangi bir kusurumdan ötürü engin hoşgörüne sığınıyorum. Senin şanına lâyık olmayacak belki ama affet Ya Resulallah!.. Çünkü seni seviyorum Ey Can! Salât ve selam olsun sana Ey Gül Yüzlü… Gel Ey Can… Hayatımıza gel… Kararmış dünyamıza gel… Gel ki aydınlansın her yer… Gel ki çekip gitsin zulüm. Gönder Rabbi’m gönder Gülümüzü... Ama biz ona lâyık değiliz ki. Gelsin şefaat eylesin bize, himmet etsin bize. İçinde bulunduğumuz anın Cahiliyye döneminden farkı yok. Yine Müslümanlar zulüm görüyorlar. Ama o dönemdeki Müslümanlar taviz vermiyorlardı. Aksine çektikleri acılar onları daha çok sana bağlıyordu. Seni daha çok seviyorlardı. Bir Bilâl-i Habeşî. Kızgın kumun üzerinde nasıl da işkence çekiyordu. Fakat hiç sesi çıkmıyordu. Kalbi hiç şeytana uymuyordu. Biz ne yapıyoruz? Onların çektiği acıların bir kısmını dahi çekmediğimiz hâlde taviz veriyoruz. Menfaat her şeyin önüne geçti. Bütün bunlar için üzülme sakın Ya Resulallah! Yeter ki sen üzülme. Kıyamet günü nasıl bakacağız mübarek Gül yüzüne bilmem ki? Her şeye rağmen gönlümüz sende bizim. Hatalarımızla, sevaplarımızla seviyoruz seni Ey Nebi!..Fakat eksiklerimiz, kusurlarımız çok olduğu için tümüyle tecelli etmiyorsun gönlümüzde. Tümüyle gelmiyorsun hayatımıza, girmiyorsun rüyalarımıza. Ah sevgili n’olur gel… Ara sıra da olsa rüyalarımıza geldiğinde günlerimiz nasıl dolu dolu oluyor. Ne olur gel artık! Düşlerimize gel. Gel ki ibadetlerimizi daha güzel yapalım. Bekliyoruz Ey Nebi!Kararmış kalplerimizin bir köşesini sana ayırdık. Orası tertemiz, pırıl pırıl Ya Resulallah! Temiz bir köşe ayırdık sana… İsterdim ki her tarafı parlasın ama olmadı işte, nefsimize söz geçiremedik. Ama sana pırıl pırıl bir oda ayırdık Ey Nebi!.. Seni oraya davet ediyorum. Gelir misin? Gönder Rabb’im gönder Gülümüzü… Gül yüzüne kurban olayım. Sen bizim her şeyimizsin. Şefaat eyle bizlere Hasretine dayanamıyoruz artık. Seni gerçekten seviyoruz!.. “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyuruyorsun. N’olur beraber olalım.Ahirette bizlere “ Bu benim ümmetimdi, bu ümmetim bana mektup yazmıştı” der misin? Bir de beni en çok üzen olay ne biliyor musun ey nebi? Müslüman kardeşlerim dünyanın muhtelif yerlerine zulüm görüyorlar. Vahşice öldürülüyorlar. Ama maalesef ben bir şey yapamıyorum. Elimden bir şey gelmiyor dua etmekten başka. Çaresizim. Sen gel ki kâfirlerin karşısına heybetinle çık. Onlara yardım et. Yetim çocuklar da seni bekliyorlar. Çünkü onları en iyi sen anlardın Gül Yüzlü Nebi!..Bekliyoruz, bekliyorum seni Ya Resulallah!.. Çünkü sen kimseyi üzmezsin. Tekrar seni hasretle selamlıyorum ve bekliyorum!!!Essalatu Esselamu aleyke Ya Resulallah…Essalatu Esselamu aleyke Ya Habiballah…Essalatu Esselamu aleyke Ya Seyyidel evveline vel ahirin…HATİCE
GÖKTENİN YAZISI
Şefaatin üzerimize olsun inşaallah!Ya Resulallah! Seni ne kadar özlediğimi yazamam. Çünkü sığmaz biliyorum bu satırlara. Seni o kadar çok özledim ki, sana öyle hasretim ki anlatamam. Sana ne kadar hasret oluğumu, özlem duyduğumu öğrenmek isteyen varsa her gece seni görmek umuduyla yumduğum gözlerimden akan yaşlara sorsunlar. Bitmek bilmeyen, sonu olmayan o yaşlara. Sana olan hasretimi sorsunlar o yaşlara. O yaşlar ki akmaktan yorulmaz, o yaşlar ki ağlamaktan takatim tükenip kendimden geçtiğim ana kadar devam eder. Beni bir tek o yaşlar anlar. Seni görmek… Sana o nurlar akan yüzüne, parlak gözlerine bakarak bir kere de ben “Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah” demek için nelerimi vermezdim.Biliyor musun Ya Resulallah? Burada herkes kendince kuralını uydurmuş ona uyuyor. Buna bazen ben de dâhil oluyorum, ne acı değil mi? Bazı zamanlar seni görmekten korkuyorum. Niye biliyor musun? Çünkü ben bu yüzle sana bakamam. Bu günahkâr yüzle. Bu kararmış kalple karşına çıkamam. Utanırım. Bazen de şunu düşünüyorum. Her gece seni görmek için, kokunu bir kere olsun duyabilmek için YARATANA yalvaran ben bu kadar büyük bir güzelliğe LAYIK MIYIM?Sen demişsin ya”Sizin en kötü düşmanınız nefsinizdir” diye. Evet, nefsimden çektim her ne çektiysem. Ona hâkim olamadım. Nefsi arzularıma yöneldim. Belki de hâlâ yönelmekteyim. Keşke sen olsaydın da sen uyarsaydın beni, bizi, ümmetini. Silseydin gözyaşlarımızı. Çünkü ümmetin ağlıyor Ya Resulallah, ümmetin ağlıyor. Kimse yok gözyaşlarını silecek. Ümmetin seni özlüyor, sana hasret Ya Resulallah! Sana hasretimden, özlemimden içimden öyle bir “ah” çekmek geliyor ki. Sanki bu “ah” tüm yeri göğü oynatacak.Bir de demişsin ki “KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR”. Ben seni çok seviyorum. Ama acaba seninle miyim? Seninle olabilmek, sana yar olabilmek… Allah’ım ne kadar güzel bir şeydir o. Habibine yar olabilmek, sevgilinin sevdiği olabilmek ne kadar da güzeldir. Ben de Habibine yar olsam. Başka ne isterim ki bu dünyadan.Biliyor musun Ya Resulallah? Ebu Cehiller ölmediler, yaşıyor. Ve daha kim bilir ne kadar Ebu Cehiller doğacak, doğuyor. Ama biliyor musun Ya Resulallah? Ebu Cehillerin yaşadığı gibi Mus’ablar, Bilaller, Yasirler, Ammarlar, Hamzalar ve diğerleri de yaşıyor. Sümeyyeler, Rabialar, Rümeysalar da yaşıyor, yaşayacak inşaallah. Ben de yaşıyorum Ya Resulallah. Ama ben bir Sümeyye, bir Rabia mıyım orasını bilmiyorum.Bir Sümeyye olabilmek. Tüm mü’minlerin annesi olma şerefine nail olan Sümeyye. Hak yolunda şehit olan hem de ilk şehit Sümeyye.Ve bir Rabia olabilmek. Allah’ın dostu Rabia. 8 günlük açlıktan sonra hâlâ dünya nimetlerini bir kenara itip Allah’a dayanan, yönelen, O’nu dost edinen Rabia. O uyuduğu zaman dostu uyumayan Rabia. Ve bir Rümeysa olabilmek. En değerli varlığı elinden alınan fakat yine de Allah’a tevekkül eden. Sabreden Rümeysa. Ayak sesleri Cennet’te duyulan Rabia.Ahh ahh ben de olsam onlar gibi. Ben de olsam şehit. Niye olamıyorum Ya Resulallah niye. Bu kadar zor mu Allah’a dost olabilmek, bu kadar zor mu sana yar olabilmek. Allah’a kul, sana ümmet olabilmek bu kadar zor mu? Değil biliyorum Ya Resulallah, değil. Ama olamıyorum, yapamıyorum. Düşünüyorum. Sensiz olamıyorum. Dayanamıyorum bu hasrete artık. Al beni yanına Ya Resulallah al.İçimde dolmayan bir boşluk. Ancak ölünce, vuslata erince dolacak bir boşluk.Bülbülün güle hasreti gibi bende sana hasretim Ya Resulallah. Gülü istediği gibi bende seni istiyorum. O günü, sana kavuşacağım günü, vuslatı bekliyorum. O günü özlüyorum Ya Resulallah. Al beni yanına Ya Resulallah al!.Ümmetinden bir günahkâr GÖKTEN
10 J Öğrencilerinin peygamberimizin kutlu doğumu hakkındaki görüşleri
Şefaatin üzerimize olsun inşaallah!
Ya Resulallah! Seni ne kadar özlediğimi yazamam. Çünkü sığmaz biliyorum bu satırlara. Seni o kadar çok özledim ki, sana öyle hasretim ki anlatamam. Sana ne kadar hasret oluğumu, özlem duyduğumu öğrenmek isteyen varsa her gece seni görmek umuduyla yumduğum gözlerimden akan yaşlara sorsunlar. Bitmek bilmeyen, sonu olmayan o yaşlara. Sana olan hasretimi sorsunlar o yaşlara. O yaşlar ki akmaktan yorulmaz, o yaşlar ki ağlamaktan takatim tükenip kendimden geçtiğim ana kadar devam eder. Beni bir tek o yaşlar anlar. Seni görmek… Sana o nurlar akan yüzüne, parlak gözlerine bakarak bir kere de ben “Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah” demek için nelerimi vermezdim.
Biliyor musun Ya Resulallah? Burada herkes kendince kuralını uydurmuş ona uyuyor. Buna bazen ben de dâhil oluyorum, ne acı değil mi? Bazı zamanlar seni görmekten korkuyorum. Niye biliyor musun? Çünkü ben bu yüzle sana bakamam. Bu günahkâr yüzle. Bu kararmış kalple karşına çıkamam. Utanırım. Bazen de şunu düşünüyorum. Her gece seni görmek için, kokunu bir kere olsun duyabilmek için YARATANA yalvaran ben bu kadar büyük bir güzelliğe LAYIK MIYIM?
Sen demişsin ya”Sizin en kötü düşmanınız nefsinizdir” diye. Evet, nefsimden çektim her ne çektiysem. Ona hâkim olamadım. Nefsi arzularıma yöneldim. Belki de hâlâ yönelmekteyim. Keşke sen olsaydın da sen uyarsaydın beni, bizi, ümmetini. Silseydin gözyaşlarımızı. Çünkü ümmetin ağlıyor Ya Resulallah, ümmetin ağlıyor. Kimse yok gözyaşlarını silecek. Ümmetin seni özlüyor, sana hasret Ya Resulallah! Sana hasretimden, özlemimden içimden öyle bir “ah” çekmek geliyor ki. Sanki bu “ah” tüm yeri göğü oynatacak.
Bir de demişsin ki “KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR”. Ben seni çok seviyorum. Ama acaba seninle miyim? Seninle olabilmek, sana yar olabilmek… Allah’ım ne kadar güzel bir şeydir o. Habibine yar olabilmek, sevgilinin sevdiği olabilmek ne kadar da güzeldir. Ben de Habibine yar olsam. Başka ne isterim ki bu dünyadan.
Biliyor musun Ya Resulallah? Ebu Cehiller ölmediler, yaşıyor. Ve daha kim bilir ne kadar Ebu Cehiller doğacak, doğuyor. Ama biliyor musun Ya Resulallah? Ebu Cehillerin yaşadığı gibi Mus’ablar, Bilaller, Yasirler, Ammarlar, Hamzalar ve diğerleri de yaşıyor. Sümeyyeler, Rabialar, Rümeysalar da yaşıyor, yaşayacak inşaallah. Ben de yaşıyorum Ya Resulallah. Ama ben bir Sümeyye, bir Rabia mıyım orasını bilmiyorum.
Bir Sümeyye olabilmek. Tüm mü’minlerin annesi olma şerefine nail olan Sümeyye. Hak yolunda şehit olan hem de ilk şehit Sümeyye.
Ve bir Rabia olabilmek. Allah’ın dostu Rabia. 8 günlük açlıktan sonra hâlâ dünya nimetlerini bir kenara itip Allah’a dayanan, yönelen, O’nu dost edinen Rabia. O uyuduğu zaman dostu uyumayan Rabia.
Ve bir Rümeysa olabilmek. En değerli varlığı elinden alınan fakat yine de Allah’a tevekkül eden. Sabreden Rümeysa. Ayak sesleri Cennet’te duyulan Rabia.
Ahh ahh ben de olsam onlar gibi. Ben de olsam şehit. Niye olamıyorum Ya Resulallah niye. Bu kadar zor mu Allah’a dost olabilmek, bu kadar zor mu sana yar olabilmek. Allah’a kul, sana ümmet olabilmek bu kadar zor mu? Değil biliyorum Ya Resulallah, değil. Ama olamıyorum, yapamıyorum. Düşünüyorum. Sensiz olamıyorum. Dayanamıyorum bu hasrete artık. Al beni yanına Ya Resulallah al.
İçimde dolmayan bir boşluk. Ancak ölünce, vuslata erince dolacak bir boşluk.
Bülbülün güle hasreti gibi bende sana hasretim Ya Resulallah. Gülü istediği gibi bende seni istiyorum. O günü, sana kavuşacağım günü, vuslatı bekliyorum. O günü özlüyorum Ya Resulallah. Al beni yanına Ya Resulallah al!.
Ümmetinden bir günahkâr GÖKTEN
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,
Nasıl başlasam bilemiyorum. Peygamber Efendimiz’e mektup yazmak ha! O nerede ben nerede!.. Utandırma Allah’ım! Utandırma Rabb’im. Yardım et bana. Ben Efendimiz’e yazıyorum çünkü.
Ey Allah’ın Resulü! Ey başlarımızın tacı, dertlerimizin devası, gönüllerimizin ilacı! Sana yazıyorum Efendim! Mektubuma başlamadan sana olan sonsuz hasretimi iletiyorum ve herhangi bir kusurumdan ötürü engin hoşgörüne sığınıyorum. Senin şanına lâyık olmayacak belki ama affet Ya Resulallah!.. Çünkü seni seviyorum Ey Can! Salât ve selam olsun sana Ey Gül Yüzlü… Gel Ey Can… Hayatımıza gel… Kararmış dünyamıza gel… Gel ki aydınlansın her yer… Gel ki çekip gitsin zulüm. Gönder Rabbi’m gönder Gülümüzü... Ama biz ona lâyık değiliz ki. Gelsin şefaat eylesin bize, himmet etsin bize. İçinde bulunduğumuz anın Cahiliyye döneminden farkı yok. Yine Müslümanlar zulüm görüyorlar. Ama o dönemdeki Müslümanlar taviz vermiyorlardı. Aksine çektikleri acılar onları daha çok sana bağlıyordu. Seni daha çok seviyorlardı. Bir Bilâl-i Habeşî. Kızgın kumun üzerinde nasıl da işkence çekiyordu. Fakat hiç sesi çıkmıyordu. Kalbi hiç şeytana uymuyordu. Biz ne yapıyoruz? Onların çektiği acıların bir kısmını dahi çekmediğimiz hâlde taviz veriyoruz. Menfaat her şeyin önüne geçti. Bütün bunlar için üzülme sakın Ya Resulallah! Yeter ki sen üzülme. Kıyamet günü nasıl bakacağız mübarek Gül yüzüne bilmem ki? Her şeye rağmen gönlümüz sende bizim. Hatalarımızla, sevaplarımızla seviyoruz seni Ey Nebi!..Fakat eksiklerimiz, kusurlarımız çok olduğu için tümüyle tecelli etmiyorsun gönlümüzde. Tümüyle gelmiyorsun hayatımıza, girmiyorsun rüyalarımıza. Ah sevgili n’olur gel… Ara sıra da olsa rüyalarımıza geldiğinde günlerimiz nasıl dolu dolu oluyor. Ne olur gel artık! Düşlerimize gel. Gel ki ibadetlerimizi daha güzel yapalım. Bekliyoruz Ey Nebi!
Kararmış kalplerimizin bir köşesini sana ayırdık. Orası tertemiz, pırıl pırıl Ya Resulallah! Temiz bir köşe ayırdık sana… İsterdim ki her tarafı parlasın ama olmadı işte, nefsimize söz geçiremedik. Ama sana pırıl pırıl bir oda ayırdık Ey Nebi!.. Seni oraya davet ediyorum. Gelir misin? Gönder Rabb’im gönder Gülümüzü… Gül yüzüne kurban olayım. Sen bizim her şeyimizsin. Şefaat eyle bizlere Hasretine dayanamıyoruz artık. Seni gerçekten seviyoruz!.. “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyuruyorsun. N’olur beraber olalım.
Ahirette bizlere “ Bu benim ümmetimdi, bu ümmetim bana mektup yazmıştı” der misin? Bir de beni en çok üzen olay ne biliyor musun ey nebi? Müslüman kardeşlerim dünyanın muhtelif yerlerine zulüm görüyorlar. Vahşice öldürülüyorlar. Ama maalesef ben bir şey yapamıyorum. Elimden bir şey gelmiyor dua etmekten başka. Çaresizim. Sen gel ki kâfirlerin karşısına heybetinle çık. Onlara yardım et. Yetim çocuklar da seni bekliyorlar. Çünkü onları en iyi sen anlardın Gül Yüzlü Nebi!..
Bekliyoruz, bekliyorum seni Ya Resulallah!.. Çünkü sen kimseyi üzmezsin. Tekrar seni hasretle selamlıyorum ve bekliyorum!!!
Essalatu Esselamu aleyke Ya Resulallah…
Essalatu Esselamu aleyke Ya Habiballah…
Essalatu Esselamu aleyke Ya Seyyidel evveline vel ahirin…
HATİCE
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Böyle başlamıştın İran Kisrası’na gönderdiğin davet mektubuna. Sinirlenmişti; nasıl olur da Allah’ın ismi kendi isminden önce gelirdi?(!) Oysa bilmiyordu ki; ondan önce Allah vardı. Allah dilemese o, hiç olmazdı. Kördü; görmüyordu, sağırdı; duymuyordu.
Ve şimdi… Nice körler, sağırlar var şu dünyada. Dillerde, sayfalarda, gönüllerde geri planda kalmış “isimleri” bile kıskanır oldular. Yazdılar, çizdiler; yetmedi sövdüler. Zalimlerle başa çıkamaz, onlara güç yetiremez olduk.
Dünya! Başımızı döndürmüş, düşüncelerimize hâkim olmuş, dizginleri eline almış. İnsanlar onun esiri olmuş artık. “Baki” olanı unutup ”fani” yi mesken edinmiş kendine. “Fani” olanı sevmiş, istemiş “Baki” olan yerine. Onun kurallarını kural edinmiş; boşlamış dinini, ibadetlerini. Aydınlıkta gözlerini kapatmış birisi ”Doğru yol burası!” diyor. Hâlbuki açsa gözlerini, görecek asıl doğruyu… Ve ona inana insanlar, göz göre göre çıkmaza sürükleniyor.
Cahiliyyeyi yaşıyorum adeta! İnsanların fevc fevc yanlışa sürüklendiği, manevi ahlakî değerlerin yok olduğu, gayri meşru işlerin normal karşılandığı ve bütün bunların “cahillik” değil “medeniyet” adı altında toplandığı bir cahiliyyeyi yaşıyorum. Bozuk pusulalarla doğruyu bulmaya çalışan insanlar şaşkın! Onların Kutup Yıldızı’na ihtiyaçları var. Doğruyu gösterecek biri gerek. Sen göstermiştin cahiliyyedekilere doğruyu; bize de bir Nebi gerek; sen gereksin!
Sana nasıl seslenmem gerektiğini bilmiyorum. Belki de Bilâl-i Habeşi’den kalma duygular engelliyor söylememi. Söylesem sanki gözlerimden akan yaşa mani olamayacak gibi… Tıpkı onun gibi! Belki de söyleyecek yüzü bulamıyorum kendimde. Değil adını söylemek sana “sen” derken bile içim titriyor.
Öyle ihtiyacımız var ki sana; sesine, yüzüne… Bir saniyelik bakışına,
ardından gelen tebessümüne. Bu hayâsız zulüm karşısında teselline. Kurtlar sofrasında kuzu oldu inananlar! Yeri geldi gerici oldu; yeri geldi örümcek kafalı! Bazen ilminden oldu dini uğrunda, bazen işinden… Bazen ise pes etti, boyun eğdi zulümlere, baskılara. Taviz verdi dininden. Biz biliyoruz ki sen bile nice eziyetler gördün, ama pes etmedin. Ve yine biliyoruz ki “kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır”
Ve son olarak;
“Ahirette bana en yakınınız, bana en çok salâvat getireninizdir” demiştin. Salât ve selam sana, hamd seni bize, selam sana ulaştırana olsun…
(ÂMİN)
ŞEYMA
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Rabb’im sana sonsuz hamd-ü senalar olsun.
Efendimiz(sav)’e. O’nun âline ve ashabına, İbrahim(as)’a ve ailesine ettiğin gibi merhamet et ve İbrahim(as) ve ailesini mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Şüphesiz sen Hamîd’sin, Mecîd’sin.
Canım Efendim,
Seni bütün ümmetin gibi ben de çok seviyorum. Seni görmeyi, seninle konuşmayı ve en önemlisi sana lâyık bir ümmet olabilmeyi çok istiyorum.
Bu gün aldığım bir mail’de sana büyük hakaretler edildiğini öğrendim. Bir sitede -güya- senin resmin çizilmiş, sana hakaretler yağdırılıyordu. Gerçi söylenenler İngilizceydi, anlayamadım ne denildiğini, ama belliydi seni sözleriyle taşladıkları. Bu atılan taşların önüne geçemedik Efendim. Bu yüzden çok üzgünüm, üzgünüz…
Rabb’im bizleri bağışla. Bu hakarette bulunanları “el-Kahhar” ism-i şerifin ile kahreyle… Kahreyle… Kahreyle… Bizleri Efendimiz(sav)’e l3ayık ümmetlerden eyle. Allahümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve Alâ Âli Seyyidinâ Muhammed. ÂMİN…
HÜMEYRA
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Selamun aleyküm (Allah’ın rahmeti ve bereketi senin ve büyün inananların üzerine olsun)
Ya Resulallah; şu an içimde tarif edilemez bir mutluluk var. Sanki seninle yüz yüze konuşuyoruz. Seni her zaman hatırlıyoruz. Ama bu bambaşka bir duygu, anlatamıyorum. Seni görmeyi ne kadar çok isterdim bilemezsin. Senin dizinin dibinde oturup ağlamayı, konuşmayı… Daha birçok şey yapmayı, ne kadar çok isterdim.
Ya Resulallah öyle kötü bir dönemde yaşıyoruz ki. Artık müslüman, tam bir müslüman değil. Kâfirler, münafıklar, müşrikler çoğaldı. İnşaallah Allah yolundan ayrılmayız.
Elhamdülillah, Allah’a hamd etmek geldi içimden. Hâlime şükredeyim dedim. Dedim ya kötü bir dönemde yaşıyoruz. Allah’a hamd ediyorum, öteki müslümanlar gibi değiliz. Müslüman sandıklarımız gibi değiliz.
Elhamdülillah namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum. Allah’ın yolunda gidiyorum.
İşte içimdeki duygu bu. Hem içinde yaşadığım toplum yüzünden üzülüyorum. Hem de Müslümanım diye seviniyorum. Ey Allah’ın Resulü biz ne yapacağız.
Bizi zorla günaha sürüklüyorlar. Allah’ın emirlerine karşı çıkmamızı istiyorlar. Elhamdülillah şu ana kadar bilerek Allah’a karşı gelecek bir şey yapmadım. Yaptığım her şeye dikkat etmeye çalışıyorum.
Resulallah bizim namusumuzu, iffetimizi, haysiyetimizi satmamızı istiyorlar. Bizden örtümüzü çıkarmamızı istiyorlar. Allah rızası için, bu örtü için savaşmayı ne kadar çok isterdim, bilemezsin. Allah yolunda ölmeyi istiyorum.
Senin dönemindeki gibi değil artık, Kızlar, kadınlar, üstündekileri çıkarınca bir şey yok; bizler başımıza örtümüzü alınca çooook şey var. Bu nedir anlayamadım.
Ya Resulallah! Şimdi herkes bir âlem. Allah’ın razı olduğu hiçbir şey yapılmıyor. Yapılsa bile çok az. Ama Allah’ın karşı çıktığı çoğu şey yapılıyor. Allah bizleri sınıyor, imtihandan geçiriyor. Belki bizim iman derecemizi ölçüyor.
Resulallah sana daha öyle şeyler yazmak isterdim ki. İçimden öyle çok şey geçiyor ki. Şu an öyle bir duygu yoğunluğu geçiriyorum ki. Ama bunu kâğıda dökmek imkânsız. Dökebildiğim kadarıyla döktüm.
Allah bizleri kendi yolundan ayırmasın.
Allah bizleri Muhammed ümmetine lâyık bir ümmet eylesin.
Allah bizden razı olsun inşaallah.
Allah ahirette mutluluklar versin.
Allah’ın selamı senin, âlinin, ashabının ve bütün inananların üzerine olsun. Allah senden ve tüm Müslümanlardan razı olsun.
Bütün gayesi Allah’a ve Resulü’ne
kavuşmak olan bîçare bir kul NURDAN
PEYGAMBERİM,
Sevgili Peygamberim, kalbimde seni yerini, sana olan sevgimi anlatamam ama insan sevdiğini sevdiğine söylemezse olur mu? Sana olan sevgimi nasıl anlatayım. Benim seni sevdiğimi bilmeni ne kadar çok isterdim, beni tanımanı, beni de senin sevmeni. Bir bilseydin sana olan sevgimi, bir bilseydim senin de beni nasıl sevdiğini.
Senin sevgini kazanabilmek için ne yapabilirim Ya Resulallah. Kendimi o kadar dünya işlerine kaptırmışım ki ben bile ne yaptığımın farkında değilim. Sanki sonbaharda bir ağaçta kalmış son bir yaprak gibi kendimi yalnız hissediyorum. Ve rüzgâr beni almış koparmış, uçuyorum bilmediğim yerlere. Rüzgârın eline esir olmuşçasına dünyanın zevklerine esir olmuşçasına rüzgârla uçuyorum. Sonra bir nur denizine düşüyorum. O Sensin Ya Resulallah. Seni buldum ya Ya Resulallah, rüzgâr beni uçurmasın. O nur denizinde boğulayım. Senin nurunla ben de nurlanayım Beni yanından ayırma Ya Resul, beni bırakma. Beni rüzgâra bir daha verme. Seni yanındayken bütün kötülüklerden uzak olurum. Senin yanında olmak, sana kavuşmak, senin de beni sevdiğini bilmek. Başka ne isterim ki. Bütün insanlar senin sevginle yanarken seninde beni sevdiğini bilmek…
Allah’ım bize peygamberimizin ahlâkıyla yaşamak nasip et. Peygamberimizin sevgisine lâyık olalım. Bu dünyada sana hasret yaşıyoruz Ya Resulallah. Bu dünyada görmedik nur yüzünü, olmadık yanında, savaşmadık da şehit bile olamadık senin yolunda… Bu aciz ümmetini ne olur sev Ya RESULALLAH!
DURMUŞ
Efendimiz,
Biliyorum sana lâyık bir ümmet ferdi değilim!
Fakat sen yine de o mahşer gününde, kimsenin kimseyi görmediği o mahşer gününde “ümmeti ümmeti” diye haykıracak, yine bizlerden zor duruma düşene üzülecek, iyi durumda olana sevineceksin!
Sen ki bütün peygamberlerin, bütün ümmetinin mahşer gününde medet umacağı kişisin, Muhammed-ül Eminsin!
Âlemlere rahmet olarak gönderilen en yüce Peygambersin! Sana sevgim şu kâğıdın beyazlığı kadar saf ve temizdir. Senin için bir ömür yazsam, senin için bir ömür ağlasam yetmez, yetinmem.
Sen cansın, canansın! Yarsın!
Hiçbir beşerî aşk senin aşkının üzerinde olamaz!
Ey Allah’ın Resulü Efendimiz; seni öyle çok seviyorum ki, sen o kadar çok merak ediyorum ki ama biliyorum seni görmeye lâyık değilim!
Ben ki yeri geliyor senin bir sünnetini bile yapmaktan acizim, ben ki bu dünyada müşriklerin sana karşı yaptığı hakaretleri engelleyemiyorum.
Affet beni Ya Resulallah,
Ama biliyorum ki sen öyle hoşgörülüsün ki beni bunlara rağmen kapından kovmayacaksın!
Rabbimin izniyle seni görmek istiyorum Efendim. Seni o kadar seviyorum ki Rabbim seni bizim gözümüzde, inanan ya da inanmayan hiç fark etmez herkesin gözünde daha da yüceltsin!
Sana bütün saygımı ve sevgimi sunuyorum Efendim…
RABİA
NUR YÜZLÜM,
Bu mektubu yazarken insan senin yanında olamadığı için o kadar üzülüyor ki sultanım. Allah(c.c.) “ sen olmasan bu dünyayı yaratmazdım” demiş. Senin adını kendi adının yanına koymuş. Bu aşk değilde nedir. İli cihan sultanının savaşta dişleri kırılıyor, orası burası yaralanıyor, bunlar ne biçim insan sultanım. Allah’ın elçisi itilip kakılıyor, küçük düşürülüyor sultanım. O zaman ki insanlar değerini bilemedi. Ne mutlu o cemalini gören, elini tutup yüzünü öpen insanlara ki denin şefaatin altındalar. Ya biz ne yapalım sultanım. Bir yandan Allah’ın bir yandan senin hasretin içimizi kavuruyor.
Senin değerin bilinmedi. O insanlar seni hak etmedi sultanım. Biz bugünkü Müslümanlık seni hak ediyoruz ama sen yoksun. Yukarıdan sende bizim hâlimize üzülüyorsun.
Ey sultanım seni itip kakan, üzen insanlara buradan lanet ediyorum. O Ebu Cehil, o Ebu Leheb işte onlar dinsizlerin başı.
Ey sevgili peygamberim, ben senin adını duyunca ürküyorum. İçim sevinçle doluyor. Sen ki bir parmağın ayı yarıyor. Sen ki tükürüğüm şifa veriyor. Nasıl üzüyorlar seni peygamberim. Senin elini tutmayı, o mübarek mührünü öpmeyi o kadar isterdim ki. O iki milyar yıl içerisinden –sadece- o en güzel altmış üç yıl olan senin zamanında yaşamayı isterdim. Şimdi belki gözlerim doluyor. Belki ağlıyorum ama asla üzülmüyorum. Çünkü sana kavuşacağımı elbet kavuşacağımı çok iyi BİLİYORUM.
Son peygamber Hz. Muhammed’e
İLYAS
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Ya Resulallah,
Bu mektubu okuyacaksın değil mi? Bu inançla yazıyorum ben. Ümmetinde bu günahkârı bahtiyar edeceksin değil mi? Sinelerimiz sana hasret. İçimiz kavruluyor. Açıp baksalar her yanımız delik deşik. Biz bu hasrete daha ne kadar dayanacağız. İmtihanımız çok zor Ya Resulallah. Her yanımız günah. Ben ki bu ortamda bunlara batmadan yaşayabilen nadir insanlardan değilim. İçim riya dolu. Hissediyorum. Bal pekmez yer gibi günah işliyorum. Dinimde her dakika taviz veriyorum. Ben nasıl bakacağım senin yüzüne? Nasıl?..
Bugün yanımda olsan. Bir kere girsen hayatıma. Bir kere elimden tutup ışığa çeksen… Çok şey mi istiyorum Ya Resulallah? Şeytan en modern silahlarını kullanıyor günümüzde. Şeytan altın devrini yaşıyor. Hz. Âdem’e elmayı yedirirken ki vahşiliği yok. 10 katı, 1000 katı, hatta belki daha vahşi… Bize ne elmalar yediriyor Ya Resulallah. Tertemiz kalabilmek o kadar zor ki.
Pis Yahudi Müslüman kadının tesettürüne el uzatınca şehit olan Müslümanlar yok artık. Pısırıklaşıyoruz, sineye çekiyoruz. Olana hemen rıza gösterip dediklerini yapıyoruz. Ve en çok örtümüzden taviz veriyoruz.
Bazen maneviyatım bugün müthiş diyorsun. Kalbin Allah aşkıyla çarpıyor. Etraf o kadar bozuk ki bir lâf, bir görüntü berbat etmeye yetiyor o iç huzurunu. Sokaklar günah kaynıyor. Senin zamanında öyle miydi Ya Resulallah? Sen vardın her şeyden önce. Olmazdı ki öyle şeyler. Olamazdı…
Her şeyimiz maskeli belki ama sana sevgimiz samimi. Sen öyle hoşgörülüsün öyle insancıl öyle mütevazısin ki. Bir sevgiliye kendini böylesine yakın hissedebilmek. Ona ta derinden “Anam babam sana feda olsun” diyebilmek, onun için geceler boyu gözyaşı döküpte o gözyaşlarının mutlak ve hakikî karşılıklarının olacağını bilmek kaç aşığa nasip olur ki? Kaç sevgili aşığıyla kendi arasın duvarlar çekmez? Ve yine kaç tane sevgili aşığının gözünün yaşını siler? Bunlar olmayacak şeylerdir di mi? Ama sen oldurursun. Sen gözyaşlarımızı siler, duvarları yıkarsın. Bize ne kadar kızsan da bize en yakın gene sen olursun. Yürek yangınlarımızı bir sen söndürürsün. İçli yakarışlarımızı bir sen işitirsin.
Kalemim bugün pek şereflendi Ya Resulallah. İsterim ki evimde şereflensin. Bu çağda değerini yitirmeyen elmaslar gibi olan ve sana daha layık olan diğer kardeşlerim gibi ben de seni çağırıyorum. GEL… Ve benim için dua et Rabbi’ ne. Beni her türlü manevi kalp hastalıklarından korusun.
Bu kutlu doğumda bizi de ziyaret et. Bize de uğra ve gözyaşlarımızı sil.
Seni hasretle bekleyen bir günahkâr…
HACER
Ya Resulallah! Seni ne kadar özlediğimi yazamam. Çünkü sığmaz biliyorum bu satırlara. Seni o kadar çok özledim ki, sana öyle hasretim ki anlatamam. Sana ne kadar hasret oluğumu, özlem duyduğumu öğrenmek isteyen varsa her gece seni görmek umuduyla yumduğum gözlerimden akan yaşlara sorsunlar. Bitmek bilmeyen, sonu olmayan o yaşlara. Sana olan hasretimi sorsunlar o yaşlara. O yaşlar ki akmaktan yorulmaz, o yaşlar ki ağlamaktan takatim tükenip kendimden geçtiğim ana kadar devam eder. Beni bir tek o yaşlar anlar. Seni görmek… Sana o nurlar akan yüzüne, parlak gözlerine bakarak bir kere de ben “Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah” demek için nelerimi vermezdim.
Biliyor musun Ya Resulallah? Burada herkes kendince kuralını uydurmuş ona uyuyor. Buna bazen ben de dâhil oluyorum, ne acı değil mi? Bazı zamanlar seni görmekten korkuyorum. Niye biliyor musun? Çünkü ben bu yüzle sana bakamam. Bu günahkâr yüzle. Bu kararmış kalple karşına çıkamam. Utanırım. Bazen de şunu düşünüyorum. Her gece seni görmek için, kokunu bir kere olsun duyabilmek için YARATANA yalvaran ben bu kadar büyük bir güzelliğe LAYIK MIYIM?
Sen demişsin ya”Sizin en kötü düşmanınız nefsinizdir” diye. Evet, nefsimden çektim her ne çektiysem. Ona hâkim olamadım. Nefsi arzularıma yöneldim. Belki de hâlâ yönelmekteyim. Keşke sen olsaydın da sen uyarsaydın beni, bizi, ümmetini. Silseydin gözyaşlarımızı. Çünkü ümmetin ağlıyor Ya Resulallah, ümmetin ağlıyor. Kimse yok gözyaşlarını silecek. Ümmetin seni özlüyor, sana hasret Ya Resulallah! Sana hasretimden, özlemimden içimden öyle bir “ah” çekmek geliyor ki. Sanki bu “ah” tüm yeri göğü oynatacak.
Bir de demişsin ki “KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR”. Ben seni çok seviyorum. Ama acaba seninle miyim? Seninle olabilmek, sana yar olabilmek… Allah’ım ne kadar güzel bir şeydir o. Habibine yar olabilmek, sevgilinin sevdiği olabilmek ne kadar da güzeldir. Ben de Habibine yar olsam. Başka ne isterim ki bu dünyadan.
Biliyor musun Ya Resulallah? Ebu Cehiller ölmediler, yaşıyor. Ve daha kim bilir ne kadar Ebu Cehiller doğacak, doğuyor. Ama biliyor musun Ya Resulallah? Ebu Cehillerin yaşadığı gibi Mus’ablar, Bilaller, Yasirler, Ammarlar, Hamzalar ve diğerleri de yaşıyor. Sümeyyeler, Rabialar, Rümeysalar da yaşıyor, yaşayacak inşaallah. Ben de yaşıyorum Ya Resulallah. Ama ben bir Sümeyye, bir Rabia mıyım orasını bilmiyorum.
Bir Sümeyye olabilmek. Tüm mü’minlerin annesi olma şerefine nail olan Sümeyye. Hak yolunda şehit olan hem de ilk şehit Sümeyye.
Ve bir Rabia olabilmek. Allah’ın dostu Rabia. 8 günlük açlıktan sonra hâlâ dünya nimetlerini bir kenara itip Allah’a dayanan, yönelen, O’nu dost edinen Rabia. O uyuduğu zaman dostu uyumayan Rabia.
Ve bir Rümeysa olabilmek. En değerli varlığı elinden alınan fakat yine de Allah’a tevekkül eden. Sabreden Rümeysa. Ayak sesleri Cennet’te duyulan Rabia.
Ahh ahh ben de olsam onlar gibi. Ben de olsam şehit. Niye olamıyorum Ya Resulallah niye. Bu kadar zor mu Allah’a dost olabilmek, bu kadar zor mu sana yar olabilmek. Allah’a kul, sana ümmet olabilmek bu kadar zor mu? Değil biliyorum Ya Resulallah, değil. Ama olamıyorum, yapamıyorum. Düşünüyorum. Sensiz olamıyorum. Dayanamıyorum bu hasrete artık. Al beni yanına Ya Resulallah al.
İçimde dolmayan bir boşluk. Ancak ölünce, vuslata erince dolacak bir boşluk.
Bülbülün güle hasreti gibi bende sana hasretim Ya Resulallah. Gülü istediği gibi bende seni istiyorum. O günü, sana kavuşacağım günü, vuslatı bekliyorum. O günü özlüyorum Ya Resulallah. Al beni yanına Ya Resulallah al!.
Ümmetinden bir günahkâr GÖKTEN
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,
Nasıl başlasam bilemiyorum. Peygamber Efendimiz’e mektup yazmak ha! O nerede ben nerede!.. Utandırma Allah’ım! Utandırma Rabb’im. Yardım et bana. Ben Efendimiz’e yazıyorum çünkü.
Ey Allah’ın Resulü! Ey başlarımızın tacı, dertlerimizin devası, gönüllerimizin ilacı! Sana yazıyorum Efendim! Mektubuma başlamadan sana olan sonsuz hasretimi iletiyorum ve herhangi bir kusurumdan ötürü engin hoşgörüne sığınıyorum. Senin şanına lâyık olmayacak belki ama affet Ya Resulallah!.. Çünkü seni seviyorum Ey Can! Salât ve selam olsun sana Ey Gül Yüzlü… Gel Ey Can… Hayatımıza gel… Kararmış dünyamıza gel… Gel ki aydınlansın her yer… Gel ki çekip gitsin zulüm. Gönder Rabbi’m gönder Gülümüzü... Ama biz ona lâyık değiliz ki. Gelsin şefaat eylesin bize, himmet etsin bize. İçinde bulunduğumuz anın Cahiliyye döneminden farkı yok. Yine Müslümanlar zulüm görüyorlar. Ama o dönemdeki Müslümanlar taviz vermiyorlardı. Aksine çektikleri acılar onları daha çok sana bağlıyordu. Seni daha çok seviyorlardı. Bir Bilâl-i Habeşî. Kızgın kumun üzerinde nasıl da işkence çekiyordu. Fakat hiç sesi çıkmıyordu. Kalbi hiç şeytana uymuyordu. Biz ne yapıyoruz? Onların çektiği acıların bir kısmını dahi çekmediğimiz hâlde taviz veriyoruz. Menfaat her şeyin önüne geçti. Bütün bunlar için üzülme sakın Ya Resulallah! Yeter ki sen üzülme. Kıyamet günü nasıl bakacağız mübarek Gül yüzüne bilmem ki? Her şeye rağmen gönlümüz sende bizim. Hatalarımızla, sevaplarımızla seviyoruz seni Ey Nebi!..Fakat eksiklerimiz, kusurlarımız çok olduğu için tümüyle tecelli etmiyorsun gönlümüzde. Tümüyle gelmiyorsun hayatımıza, girmiyorsun rüyalarımıza. Ah sevgili n’olur gel… Ara sıra da olsa rüyalarımıza geldiğinde günlerimiz nasıl dolu dolu oluyor. Ne olur gel artık! Düşlerimize gel. Gel ki ibadetlerimizi daha güzel yapalım. Bekliyoruz Ey Nebi!
Kararmış kalplerimizin bir köşesini sana ayırdık. Orası tertemiz, pırıl pırıl Ya Resulallah! Temiz bir köşe ayırdık sana… İsterdim ki her tarafı parlasın ama olmadı işte, nefsimize söz geçiremedik. Ama sana pırıl pırıl bir oda ayırdık Ey Nebi!.. Seni oraya davet ediyorum. Gelir misin? Gönder Rabb’im gönder Gülümüzü… Gül yüzüne kurban olayım. Sen bizim her şeyimizsin. Şefaat eyle bizlere Hasretine dayanamıyoruz artık. Seni gerçekten seviyoruz!.. “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyuruyorsun. N’olur beraber olalım.
Ahirette bizlere “ Bu benim ümmetimdi, bu ümmetim bana mektup yazmıştı” der misin? Bir de beni en çok üzen olay ne biliyor musun ey nebi? Müslüman kardeşlerim dünyanın muhtelif yerlerine zulüm görüyorlar. Vahşice öldürülüyorlar. Ama maalesef ben bir şey yapamıyorum. Elimden bir şey gelmiyor dua etmekten başka. Çaresizim. Sen gel ki kâfirlerin karşısına heybetinle çık. Onlara yardım et. Yetim çocuklar da seni bekliyorlar. Çünkü onları en iyi sen anlardın Gül Yüzlü Nebi!..
Bekliyoruz, bekliyorum seni Ya Resulallah!.. Çünkü sen kimseyi üzmezsin. Tekrar seni hasretle selamlıyorum ve bekliyorum!!!
Essalatu Esselamu aleyke Ya Resulallah…
Essalatu Esselamu aleyke Ya Habiballah…
Essalatu Esselamu aleyke Ya Seyyidel evveline vel ahirin…
HATİCE
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Böyle başlamıştın İran Kisrası’na gönderdiğin davet mektubuna. Sinirlenmişti; nasıl olur da Allah’ın ismi kendi isminden önce gelirdi?(!) Oysa bilmiyordu ki; ondan önce Allah vardı. Allah dilemese o, hiç olmazdı. Kördü; görmüyordu, sağırdı; duymuyordu.
Ve şimdi… Nice körler, sağırlar var şu dünyada. Dillerde, sayfalarda, gönüllerde geri planda kalmış “isimleri” bile kıskanır oldular. Yazdılar, çizdiler; yetmedi sövdüler. Zalimlerle başa çıkamaz, onlara güç yetiremez olduk.
Dünya! Başımızı döndürmüş, düşüncelerimize hâkim olmuş, dizginleri eline almış. İnsanlar onun esiri olmuş artık. “Baki” olanı unutup ”fani” yi mesken edinmiş kendine. “Fani” olanı sevmiş, istemiş “Baki” olan yerine. Onun kurallarını kural edinmiş; boşlamış dinini, ibadetlerini. Aydınlıkta gözlerini kapatmış birisi ”Doğru yol burası!” diyor. Hâlbuki açsa gözlerini, görecek asıl doğruyu… Ve ona inana insanlar, göz göre göre çıkmaza sürükleniyor.
Cahiliyyeyi yaşıyorum adeta! İnsanların fevc fevc yanlışa sürüklendiği, manevi ahlakî değerlerin yok olduğu, gayri meşru işlerin normal karşılandığı ve bütün bunların “cahillik” değil “medeniyet” adı altında toplandığı bir cahiliyyeyi yaşıyorum. Bozuk pusulalarla doğruyu bulmaya çalışan insanlar şaşkın! Onların Kutup Yıldızı’na ihtiyaçları var. Doğruyu gösterecek biri gerek. Sen göstermiştin cahiliyyedekilere doğruyu; bize de bir Nebi gerek; sen gereksin!
Sana nasıl seslenmem gerektiğini bilmiyorum. Belki de Bilâl-i Habeşi’den kalma duygular engelliyor söylememi. Söylesem sanki gözlerimden akan yaşa mani olamayacak gibi… Tıpkı onun gibi! Belki de söyleyecek yüzü bulamıyorum kendimde. Değil adını söylemek sana “sen” derken bile içim titriyor.
Öyle ihtiyacımız var ki sana; sesine, yüzüne… Bir saniyelik bakışına,
ardından gelen tebessümüne. Bu hayâsız zulüm karşısında teselline. Kurtlar sofrasında kuzu oldu inananlar! Yeri geldi gerici oldu; yeri geldi örümcek kafalı! Bazen ilminden oldu dini uğrunda, bazen işinden… Bazen ise pes etti, boyun eğdi zulümlere, baskılara. Taviz verdi dininden. Biz biliyoruz ki sen bile nice eziyetler gördün, ama pes etmedin. Ve yine biliyoruz ki “kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır”
Ve son olarak;
“Ahirette bana en yakınınız, bana en çok salâvat getireninizdir” demiştin. Salât ve selam sana, hamd seni bize, selam sana ulaştırana olsun…
(ÂMİN)
ŞEYMA
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Rabb’im sana sonsuz hamd-ü senalar olsun.
Efendimiz(sav)’e. O’nun âline ve ashabına, İbrahim(as)’a ve ailesine ettiğin gibi merhamet et ve İbrahim(as) ve ailesini mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Şüphesiz sen Hamîd’sin, Mecîd’sin.
Canım Efendim,
Seni bütün ümmetin gibi ben de çok seviyorum. Seni görmeyi, seninle konuşmayı ve en önemlisi sana lâyık bir ümmet olabilmeyi çok istiyorum.
Bu gün aldığım bir mail’de sana büyük hakaretler edildiğini öğrendim. Bir sitede -güya- senin resmin çizilmiş, sana hakaretler yağdırılıyordu. Gerçi söylenenler İngilizceydi, anlayamadım ne denildiğini, ama belliydi seni sözleriyle taşladıkları. Bu atılan taşların önüne geçemedik Efendim. Bu yüzden çok üzgünüm, üzgünüz…
Rabb’im bizleri bağışla. Bu hakarette bulunanları “el-Kahhar” ism-i şerifin ile kahreyle… Kahreyle… Kahreyle… Bizleri Efendimiz(sav)’e l3ayık ümmetlerden eyle. Allahümme Salli Alâ Seyyidinâ Muhammedin ve Alâ Âli Seyyidinâ Muhammed. ÂMİN…
HÜMEYRA
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Selamun aleyküm (Allah’ın rahmeti ve bereketi senin ve büyün inananların üzerine olsun)
Ya Resulallah; şu an içimde tarif edilemez bir mutluluk var. Sanki seninle yüz yüze konuşuyoruz. Seni her zaman hatırlıyoruz. Ama bu bambaşka bir duygu, anlatamıyorum. Seni görmeyi ne kadar çok isterdim bilemezsin. Senin dizinin dibinde oturup ağlamayı, konuşmayı… Daha birçok şey yapmayı, ne kadar çok isterdim.
Ya Resulallah öyle kötü bir dönemde yaşıyoruz ki. Artık müslüman, tam bir müslüman değil. Kâfirler, münafıklar, müşrikler çoğaldı. İnşaallah Allah yolundan ayrılmayız.
Elhamdülillah, Allah’a hamd etmek geldi içimden. Hâlime şükredeyim dedim. Dedim ya kötü bir dönemde yaşıyoruz. Allah’a hamd ediyorum, öteki müslümanlar gibi değiliz. Müslüman sandıklarımız gibi değiliz.
Elhamdülillah namazımı kılıyorum, orucumu tutuyorum. Allah’ın yolunda gidiyorum.
İşte içimdeki duygu bu. Hem içinde yaşadığım toplum yüzünden üzülüyorum. Hem de Müslümanım diye seviniyorum. Ey Allah’ın Resulü biz ne yapacağız.
Bizi zorla günaha sürüklüyorlar. Allah’ın emirlerine karşı çıkmamızı istiyorlar. Elhamdülillah şu ana kadar bilerek Allah’a karşı gelecek bir şey yapmadım. Yaptığım her şeye dikkat etmeye çalışıyorum.
Resulallah bizim namusumuzu, iffetimizi, haysiyetimizi satmamızı istiyorlar. Bizden örtümüzü çıkarmamızı istiyorlar. Allah rızası için, bu örtü için savaşmayı ne kadar çok isterdim, bilemezsin. Allah yolunda ölmeyi istiyorum.
Senin dönemindeki gibi değil artık, Kızlar, kadınlar, üstündekileri çıkarınca bir şey yok; bizler başımıza örtümüzü alınca çooook şey var. Bu nedir anlayamadım.
Ya Resulallah! Şimdi herkes bir âlem. Allah’ın razı olduğu hiçbir şey yapılmıyor. Yapılsa bile çok az. Ama Allah’ın karşı çıktığı çoğu şey yapılıyor. Allah bizleri sınıyor, imtihandan geçiriyor. Belki bizim iman derecemizi ölçüyor.
Resulallah sana daha öyle şeyler yazmak isterdim ki. İçimden öyle çok şey geçiyor ki. Şu an öyle bir duygu yoğunluğu geçiriyorum ki. Ama bunu kâğıda dökmek imkânsız. Dökebildiğim kadarıyla döktüm.
Allah bizleri kendi yolundan ayırmasın.
Allah bizleri Muhammed ümmetine lâyık bir ümmet eylesin.
Allah bizden razı olsun inşaallah.
Allah ahirette mutluluklar versin.
Allah’ın selamı senin, âlinin, ashabının ve bütün inananların üzerine olsun. Allah senden ve tüm Müslümanlardan razı olsun.
Bütün gayesi Allah’a ve Resulü’ne
kavuşmak olan bîçare bir kul NURDAN
PEYGAMBERİM,
Sevgili Peygamberim, kalbimde seni yerini, sana olan sevgimi anlatamam ama insan sevdiğini sevdiğine söylemezse olur mu? Sana olan sevgimi nasıl anlatayım. Benim seni sevdiğimi bilmeni ne kadar çok isterdim, beni tanımanı, beni de senin sevmeni. Bir bilseydin sana olan sevgimi, bir bilseydim senin de beni nasıl sevdiğini.
Senin sevgini kazanabilmek için ne yapabilirim Ya Resulallah. Kendimi o kadar dünya işlerine kaptırmışım ki ben bile ne yaptığımın farkında değilim. Sanki sonbaharda bir ağaçta kalmış son bir yaprak gibi kendimi yalnız hissediyorum. Ve rüzgâr beni almış koparmış, uçuyorum bilmediğim yerlere. Rüzgârın eline esir olmuşçasına dünyanın zevklerine esir olmuşçasına rüzgârla uçuyorum. Sonra bir nur denizine düşüyorum. O Sensin Ya Resulallah. Seni buldum ya Ya Resulallah, rüzgâr beni uçurmasın. O nur denizinde boğulayım. Senin nurunla ben de nurlanayım Beni yanından ayırma Ya Resul, beni bırakma. Beni rüzgâra bir daha verme. Seni yanındayken bütün kötülüklerden uzak olurum. Senin yanında olmak, sana kavuşmak, senin de beni sevdiğini bilmek. Başka ne isterim ki. Bütün insanlar senin sevginle yanarken seninde beni sevdiğini bilmek…
Allah’ım bize peygamberimizin ahlâkıyla yaşamak nasip et. Peygamberimizin sevgisine lâyık olalım. Bu dünyada sana hasret yaşıyoruz Ya Resulallah. Bu dünyada görmedik nur yüzünü, olmadık yanında, savaşmadık da şehit bile olamadık senin yolunda… Bu aciz ümmetini ne olur sev Ya RESULALLAH!
DURMUŞ
Efendimiz,
Biliyorum sana lâyık bir ümmet ferdi değilim!
Fakat sen yine de o mahşer gününde, kimsenin kimseyi görmediği o mahşer gününde “ümmeti ümmeti” diye haykıracak, yine bizlerden zor duruma düşene üzülecek, iyi durumda olana sevineceksin!
Sen ki bütün peygamberlerin, bütün ümmetinin mahşer gününde medet umacağı kişisin, Muhammed-ül Eminsin!
Âlemlere rahmet olarak gönderilen en yüce Peygambersin! Sana sevgim şu kâğıdın beyazlığı kadar saf ve temizdir. Senin için bir ömür yazsam, senin için bir ömür ağlasam yetmez, yetinmem.
Sen cansın, canansın! Yarsın!
Hiçbir beşerî aşk senin aşkının üzerinde olamaz!
Ey Allah’ın Resulü Efendimiz; seni öyle çok seviyorum ki, sen o kadar çok merak ediyorum ki ama biliyorum seni görmeye lâyık değilim!
Ben ki yeri geliyor senin bir sünnetini bile yapmaktan acizim, ben ki bu dünyada müşriklerin sana karşı yaptığı hakaretleri engelleyemiyorum.
Affet beni Ya Resulallah,
Ama biliyorum ki sen öyle hoşgörülüsün ki beni bunlara rağmen kapından kovmayacaksın!
Rabbimin izniyle seni görmek istiyorum Efendim. Seni o kadar seviyorum ki Rabbim seni bizim gözümüzde, inanan ya da inanmayan hiç fark etmez herkesin gözünde daha da yüceltsin!
Sana bütün saygımı ve sevgimi sunuyorum Efendim…
RABİA
NUR YÜZLÜM,
Bu mektubu yazarken insan senin yanında olamadığı için o kadar üzülüyor ki sultanım. Allah(c.c.) “ sen olmasan bu dünyayı yaratmazdım” demiş. Senin adını kendi adının yanına koymuş. Bu aşk değilde nedir. İli cihan sultanının savaşta dişleri kırılıyor, orası burası yaralanıyor, bunlar ne biçim insan sultanım. Allah’ın elçisi itilip kakılıyor, küçük düşürülüyor sultanım. O zaman ki insanlar değerini bilemedi. Ne mutlu o cemalini gören, elini tutup yüzünü öpen insanlara ki denin şefaatin altındalar. Ya biz ne yapalım sultanım. Bir yandan Allah’ın bir yandan senin hasretin içimizi kavuruyor.
Senin değerin bilinmedi. O insanlar seni hak etmedi sultanım. Biz bugünkü Müslümanlık seni hak ediyoruz ama sen yoksun. Yukarıdan sende bizim hâlimize üzülüyorsun.
Ey sultanım seni itip kakan, üzen insanlara buradan lanet ediyorum. O Ebu Cehil, o Ebu Leheb işte onlar dinsizlerin başı.
Ey sevgili peygamberim, ben senin adını duyunca ürküyorum. İçim sevinçle doluyor. Sen ki bir parmağın ayı yarıyor. Sen ki tükürüğüm şifa veriyor. Nasıl üzüyorlar seni peygamberim. Senin elini tutmayı, o mübarek mührünü öpmeyi o kadar isterdim ki. O iki milyar yıl içerisinden –sadece- o en güzel altmış üç yıl olan senin zamanında yaşamayı isterdim. Şimdi belki gözlerim doluyor. Belki ağlıyorum ama asla üzülmüyorum. Çünkü sana kavuşacağımı elbet kavuşacağımı çok iyi BİLİYORUM.
Son peygamber Hz. Muhammed’e
İLYAS
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Ya Resulallah,
Bu mektubu okuyacaksın değil mi? Bu inançla yazıyorum ben. Ümmetinde bu günahkârı bahtiyar edeceksin değil mi? Sinelerimiz sana hasret. İçimiz kavruluyor. Açıp baksalar her yanımız delik deşik. Biz bu hasrete daha ne kadar dayanacağız. İmtihanımız çok zor Ya Resulallah. Her yanımız günah. Ben ki bu ortamda bunlara batmadan yaşayabilen nadir insanlardan değilim. İçim riya dolu. Hissediyorum. Bal pekmez yer gibi günah işliyorum. Dinimde her dakika taviz veriyorum. Ben nasıl bakacağım senin yüzüne? Nasıl?..
Bugün yanımda olsan. Bir kere girsen hayatıma. Bir kere elimden tutup ışığa çeksen… Çok şey mi istiyorum Ya Resulallah? Şeytan en modern silahlarını kullanıyor günümüzde. Şeytan altın devrini yaşıyor. Hz. Âdem’e elmayı yedirirken ki vahşiliği yok. 10 katı, 1000 katı, hatta belki daha vahşi… Bize ne elmalar yediriyor Ya Resulallah. Tertemiz kalabilmek o kadar zor ki.
Pis Yahudi Müslüman kadının tesettürüne el uzatınca şehit olan Müslümanlar yok artık. Pısırıklaşıyoruz, sineye çekiyoruz. Olana hemen rıza gösterip dediklerini yapıyoruz. Ve en çok örtümüzden taviz veriyoruz.
Bazen maneviyatım bugün müthiş diyorsun. Kalbin Allah aşkıyla çarpıyor. Etraf o kadar bozuk ki bir lâf, bir görüntü berbat etmeye yetiyor o iç huzurunu. Sokaklar günah kaynıyor. Senin zamanında öyle miydi Ya Resulallah? Sen vardın her şeyden önce. Olmazdı ki öyle şeyler. Olamazdı…
Her şeyimiz maskeli belki ama sana sevgimiz samimi. Sen öyle hoşgörülüsün öyle insancıl öyle mütevazısin ki. Bir sevgiliye kendini böylesine yakın hissedebilmek. Ona ta derinden “Anam babam sana feda olsun” diyebilmek, onun için geceler boyu gözyaşı döküpte o gözyaşlarının mutlak ve hakikî karşılıklarının olacağını bilmek kaç aşığa nasip olur ki? Kaç sevgili aşığıyla kendi arasın duvarlar çekmez? Ve yine kaç tane sevgili aşığının gözünün yaşını siler? Bunlar olmayacak şeylerdir di mi? Ama sen oldurursun. Sen gözyaşlarımızı siler, duvarları yıkarsın. Bize ne kadar kızsan da bize en yakın gene sen olursun. Yürek yangınlarımızı bir sen söndürürsün. İçli yakarışlarımızı bir sen işitirsin.
Kalemim bugün pek şereflendi Ya Resulallah. İsterim ki evimde şereflensin. Bu çağda değerini yitirmeyen elmaslar gibi olan ve sana daha layık olan diğer kardeşlerim gibi ben de seni çağırıyorum. GEL… Ve benim için dua et Rabbi’ ne. Beni her türlü manevi kalp hastalıklarından korusun.
Bu kutlu doğumda bizi de ziyaret et. Bize de uğra ve gözyaşlarımızı sil.
Seni hasretle bekleyen bir günahkâr…
HACER
16 Nisan 2007 Pazartesi
ÖĞRENCİLER
uzun zaman oldu günlük yazmayalı bugün öğrenciler hakkında yazmak istiyorum
şu anda başımda eski 10A sınıfı öğrencilerinden Abdullah ile Hüseyin var lar onlar gidecek ve ben öğrenciler hakkında düşüncelerimi karalayacağım
Öğrencilerle uğraşmak dünyanın en zor işlerinden biridir ama aynı zamanda en zerkli işlerinden biridir. Eğer karşılığını alırsanır en güzelidir ama karşılığını alamazsanız o zaman sıkıntı başlar
bütün bunlara rağmen öğrencilerle uğraşmak harika bir şeydir.
öğrenci vardır haylazdır öğrenci vardır usludur ve öğrenci vardır dehşettir
şu anda başımda eski 10A sınıfı öğrencilerinden Abdullah ile Hüseyin var lar onlar gidecek ve ben öğrenciler hakkında düşüncelerimi karalayacağım
Öğrencilerle uğraşmak dünyanın en zor işlerinden biridir ama aynı zamanda en zerkli işlerinden biridir. Eğer karşılığını alırsanır en güzelidir ama karşılığını alamazsanız o zaman sıkıntı başlar
bütün bunlara rağmen öğrencilerle uğraşmak harika bir şeydir.
öğrenci vardır haylazdır öğrenci vardır usludur ve öğrenci vardır dehşettir
25 Şubat 2007 Pazar
şiir
ben şiir yazmayı seviyordum seneler önce çok ama çok şiirler yazmıştım buraya onları almayı ve buradan başkalarının istifade etmelerini sağlamaya çalışacağım
eğer bu sevdadan vazgeçmezsem buraya yazdıklarımı ilerde toplar ve onları belkide bastırmaya çalışabilirim
bakalım nasıl bir deneme olacak
HİÇ
artık ben yokum
duygularda düşüncelerde
belki de hiç olmadım hiç bir yerde
varlık yokluk arasında
yada arasatta
kimse anlamadı
kimse dinlemedi
yoktum ben bir hiçtim ben
insanlar bilirim bu diyarda
insanlar yokluk nedir anlamayan insanlar
imrenirim onlara ama ben yokum yinede
hayatın yorgun elleri beni sarmalar
aslında bir hiçim bilirim
yorgun ellere elveda derim
artık ben yokum bilirim
yollar bilirim gece karanlığında yollar
yüryemem onlarda
ben bir hiçim bilirim
yürüsemde iz bırakamam bu yollarda
çünkü ben bir hiçim bilirim
sessizlik bir çığlıktır
hiçliğe meydan okumadır
ama yine hiçim ben bu diyarlarda
ellerim yumak yumak düğüm düğüm
ve gözlerim bir özlemin ışığına hasret
ve bilirim aşkın acılarını
ve insanı hiçleştiren duygusunu
ve artık mısraların dahi herşeyi tükettiğini
çünkü hiçim dedimya
bu dünyada bir hiç olmak
bu dünyada bir ben olabilmek
zordur bilirim
eğer bu sevdadan vazgeçmezsem buraya yazdıklarımı ilerde toplar ve onları belkide bastırmaya çalışabilirim
bakalım nasıl bir deneme olacak
HİÇ
artık ben yokum
duygularda düşüncelerde
belki de hiç olmadım hiç bir yerde
varlık yokluk arasında
yada arasatta
kimse anlamadı
kimse dinlemedi
yoktum ben bir hiçtim ben
insanlar bilirim bu diyarda
insanlar yokluk nedir anlamayan insanlar
imrenirim onlara ama ben yokum yinede
hayatın yorgun elleri beni sarmalar
aslında bir hiçim bilirim
yorgun ellere elveda derim
artık ben yokum bilirim
yollar bilirim gece karanlığında yollar
yüryemem onlarda
ben bir hiçim bilirim
yürüsemde iz bırakamam bu yollarda
çünkü ben bir hiçim bilirim
sessizlik bir çığlıktır
hiçliğe meydan okumadır
ama yine hiçim ben bu diyarlarda
ellerim yumak yumak düğüm düğüm
ve gözlerim bir özlemin ışığına hasret
ve bilirim aşkın acılarını
ve insanı hiçleştiren duygusunu
ve artık mısraların dahi herşeyi tükettiğini
çünkü hiçim dedimya
bu dünyada bir hiç olmak
bu dünyada bir ben olabilmek
zordur bilirim
ülkenin durumu
yazılarıma devam ediyorum bugün sabah okulda yazıyorum.
bu ülke gerçekten her yönüyle ilginç bir memleket
kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı ve kim kimle dost kimle düşman karışık olduğu bir ülkeyiz
neden böyle herşey birbirine karışıyor orasını anlamak kolay değil
dertlerin çözümü için herşeyi yapabilecek bir toplum iken dert üreten ve bu dertlerden insanların iyice karamsar olmasına sebeb olan bir durum
neden insanlar hep birbirlerini suçlarlar ki bu suçlamalarla aslında neyi hedeflerlerki bunu anlamak hakikaten zor. bu zorluklar içerisinde sorunları çözmek için çıkancak adam gibi adamlara ihtaiyaç var
bu haliyle bir ileri bir geri devam eden bir manzarayla nerelere ulaşabiliriz orası meçhul
hayat gerçekten zikzaklarla dolu bir boyut, bu zikzaklardan kurtulmak mümkün değildir.
bu ülke gerçekten her yönüyle ilginç bir memleket
kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı ve kim kimle dost kimle düşman karışık olduğu bir ülkeyiz
neden böyle herşey birbirine karışıyor orasını anlamak kolay değil
dertlerin çözümü için herşeyi yapabilecek bir toplum iken dert üreten ve bu dertlerden insanların iyice karamsar olmasına sebeb olan bir durum
neden insanlar hep birbirlerini suçlarlar ki bu suçlamalarla aslında neyi hedeflerlerki bunu anlamak hakikaten zor. bu zorluklar içerisinde sorunları çözmek için çıkancak adam gibi adamlara ihtaiyaç var
bu haliyle bir ileri bir geri devam eden bir manzarayla nerelere ulaşabiliriz orası meçhul
hayat gerçekten zikzaklarla dolu bir boyut, bu zikzaklardan kurtulmak mümkün değildir.
23 Şubat 2007 Cuma
hayat
bugün öğrencilerime hayatın standart olmadığını ve hayatın zikzaklardan oluştuğunu ve bunun bilinmesinin insana fayda sağlayacağını ifade ettim. aslında hayat gerçekten zor ve katlanılması kolay bir olgu değil
okul
Ben Ömer DAĞHAN Ankara Tevfik İleri İmam Hatip Lisesi Arapça Öğretmeniyim
evet bugün cuma güne ve ben okuldayım ilk defa böyle bir şeye başlıyorum ve bu günlüğü tutmayı devam ettirmeyi istiyorum bakalım ne zamana kadar bu durumu sürdürürüm
buraya yazdığım şiirlerimi hikayelerimi atmayı yayınlamayı düşünüyorum aynı zamanda öğrencileimle buradan da haberleşmeyi dertleşmeyi düşünüyorum
evet bugün cuma güne ve ben okuldayım ilk defa böyle bir şeye başlıyorum ve bu günlüğü tutmayı devam ettirmeyi istiyorum bakalım ne zamana kadar bu durumu sürdürürüm
buraya yazdığım şiirlerimi hikayelerimi atmayı yayınlamayı düşünüyorum aynı zamanda öğrencileimle buradan da haberleşmeyi dertleşmeyi düşünüyorum
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
